Amin Maalouf Kimdir Biyografisi ve Hayatı

0 71

Amin Maalouf kimdir?, Amin Maalouf kaç yaşında?, bu makalemizde sizlere Amin Maalouf ile alakalı detaylı biyografi yazısını paylaştık. Yazımızda ayrıca Amin Maalouf burcu nedir? Amin Maalouf memleketi neresi? gibi cevapları da bulabilirsiniz.

Amin Maalouf Biyografisi

Lübnanlı gazeteci ve roman yazarı. Anadili Arapça olmasına rağmen, yazılarında Fransızcayı akıcı bir şekilde kullanmıştır. Birçok ünlü romanında, ele aldığı hikayeleri, tarihsel bir kurguyla bütünlemiş; Umberto Eco, Orhan Pamuk ve Pérez-Reverte gibi ünlü yazarlarla benzer şekilde, ilginç tarihi olayları filozofik ve fantastik bir bakış açısıyla, masal tadında işlemiştir. Özellikle Orta Doğu, Afrika ve Akdeniz bölgelerinin etnik yapısal farklılıklarını ve bunların insan davranışlarına yansımalarını, sahip oldukları manevi değerlerle bağdaştırarak, sözkonusu yörelerin tarihsel geçmişine Batının pozitivist gözüyle ışık tutmuştur.

Amin Maalouf, 25 Şubat1949‘da Lübnan‘ın başkenti Beyrut‘ta dünyaya geldi. Yazarın Katolik bir Arap olan babası Ruchdi Maalouf, çok yönlü bir aydındı ve yazarlık, öğretmenlik, gazetecilik gibi saygın meslekleri birarada icra ediyordu. Maalouf’un annesi Odette ise, yine Arap kökenli bir Hıristiyan aile olan Maronite’lerin elemanıydu. Yazar, Beyrut’ta Fransız Cizvit okullarında ilkokulu ve ortaokulu bitirdiktan sonra, yine Beyrut‘ta bulunan Fransız Üniversitesi’nde sosyoloji ve ekonomi eğitimi gördü.

Babası gibi gazeteciliğe ilgi duyan Maalouf, 22 yaşındayken yerel bir Beyrut günlük gazetesi olan An-Nahar‘da yazarlık ve yöneticilik yapmaya başladı. Bu görevi esnasında Hindistan, Bangladeş, Somali, Kenya, Etiyopya, Yemen ve Cezayir gibi pekçok civar ülkeyi dolaşma fırsatını yakaladı. Yazılarında da genellikle buralardaki savaş ve çatışmaları konu alarak, çözüm yolları aramaya çalıştı.

Ancak 1975 yılında, FKÖFilistin Kurtuluş Örgütü (PLO- Palestine Liberation Organization) ve Müsümanlar tarafından kışkırtılan Hıristiyan milis kuvvetlerinin Müslümanlara saldırmasıyla birlikte, Beyrut‘ta iç savaş patlak verdi. Savaşın dehşeti ünlü yazarın evine kadar dayanınca, Maalouf, 1976‘da karısı ve üç çocuğuyla birlikte, bir daha geri dönmemek üzere, Fransa‘ya mülteci olarak yerleşme kararı aldı. Yazar burada da Jeune Afrique ve yine An-Nahar‘da gazetecilik faaliyetlerine devam etti.

Aynı yörede yaşayan farklı etnik yapıların, birlikte oluşturduğu ortak yaşam kültürü sentezini, tarihsel gerçekliklerle harmanlayarak romanlarına başarıyla yansıtan Maalouf’un bu anlamdaki ilk çalışması, “The Crusades Through Arab Eyes” (Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri), 1983‘de yayınlandı ve dünya çapında yankı uyandırdı. Kitabın topladığı bu ilginin nedeni, Batının kendi eseri olan Haçlı Seferlerini din, ekonomi ve siyaset gibi bir çok değişik noktadan incemiş olmasına rağmen, efsanevi bir şekilde ağızdan ağıza, nesilden nesile aktarılmış ve yöresel bir söylem haline gelmiş bu seferlerin, Doğu-Batı kültürel çatışması altında, birebir muhataplarının gözünden ve bambaşka bir perspektiften, romansı bir kurguyla anlatılmış olmasıydı. Onlarca dile çevrilen bu romanın ardından, bir çok Batılı yazar, Haçlı Seferleriyle fiziksel kuvvet oluşturmak suretiyle Doğu-Batı çatışmasını, din olgusunu malzeme yaparak körükleyen tarihsel yanılgıyı sorgulamaya başladı ve dinlerarası hoşgörüyü irdeledi.

Yazarın ikinci kitabı ve ilk romanı sayılan Léon l’Africain (Afrikalı Leo), 1986‘da yayınlandı ve çok geniş bir okuyucu kitlesi edindi. Yüzlerce dile çevrilen ve dünyanın bir çok ülkesinde büyük ilgi uyandıran roman, günümüzde 21.yy klasikleri içerisinde gösterilmeye başlandı. Kitabın yayınlandığı yıl Maalouf, Fransız – Arap Dostluk Ödülü‘nü almaya layık görüldü.

1988‘de yayınlanan Samarcande da (Semerkant) adlı romanı, yine uluslararası alanda büyük beğeni toplayarak bir çok dile çevrildi. Bu yapıtta, tesadüfi bir şekilde, Titanic faciasında denizlerin altına gömüldüğü sanılan Ömer Hayyam‘ın Rubaiyat adlı eserinin (M.S.1072’de Semerkant’ta yazmıştır) peşine takılan karakterlerin macerası, fantastik olaylarla kurgulanmış ve 11.yy tarihinin ilginç gelişmelerinde şekillenmiştir. 1991‘de çıkan “Les Jardins de Lumiére” (Işık Bahçeleri)’nden sonra, 1992‘deki “Le ler Siécle aprés Béatrice” (Beatrice’den Sonra Birinci Yüzyıl) ile yazım gücünü pekiştiren Maalouf, kemikleşmeye başlayan bir okuyucu kitlesine sahip oldu. Maalouf, kitaplarında zenginlerarası husumetlerden, teknolojik ilerlemeyi yakalamış Batı ile zayıf ve geri kalmış Doğu’nun çatışmalarından, cinsel ayrımlara ve ahlaki değerlerini yitirmeyle yüz yüze kalan bilimlere kadar bir çok konuyu, tarihsel gerçekler ve hayali karakterlerle günümüz dünyasına taşıdı.

1993 yılına gelindiğinde, kendisine Fransa‘nın en önemli ödüllerinden olan Prix de Goncourt ödülünü getirecek olan “Le Rocher de Tanios” (Tanios Kayası)’nı yazan Maalouf, 19.yy Lübnan’ında geçen bu kitabında, Hıristiyan bir Arap olan Şeyh Francis’le onun gayrimeşru oğlu Tanios’un, tarihsel olaylarla şekillenmiş alınyazılarını konu etti. 1996‘ya gelindiğinde, ünlü yazarın “Les Echelles du Levant” (Doğunun Limanları) adlı romanı yayınlandı ve bu yapıt, Maalouf’un en bi hayli beğeni alan çalışmalarından biri oldu. Romanın baş kahramanı Ossyane Ktabdar’ın ihtilalci akımların etkisi altındaki Fransa‘da, hep bastırdığı ihtilalci ruhuna özgürlüğünü vererek Direniş Örgütüne katılmaya karar verişinin, eski bir Osmanlı padişahının torunu olmasıyla tamamiyle tezat oluşturmasını, aşk kurgusu içinde işleyen yazar, Doğunun değerlerini taşıyan, ancak Batının gelişmiş argümanlarına özenen bir çok Doğulunun hikayesine dokundu aslında bu yapıtında.

1998‘de “Les Identités Meurtriéres” (Ölümcül Kimlikler) adlı deneme kitabını çıkaran yazar, sıradışı bir konuya sahip olan “Le Périple de Baldassare” (Yüzüncü Ad – Baldassare’nin Yolculuğu) adlı romanını 2000 yılında paylaştı. Maalouf bu kitabında, Allah’ın aslında 99 değil, 100 adı olduğunu ve bu kayıp adın sırrının sadece bir kitapta deşifre edildiğini öğrenen Embriaco Baldassare adlı Katolik İtalyan sahafın, kitabın peşine düşmesiyle, Beyrut‘tan İstanbul‘a oradan Londra‘ya kadar başından geçen maceraları, yine tarihin dönemeçlerinde fantastik bir anlatımla satırlara döktü.

Yine 2000 yılında Maalouf ilk defa, Finlandiyalı bestekar Kaija Saariaho‘nun kompoze ettiği opera için “L’amour de loin” (Uzaktan Aşk) adlı bir libretto yazdı. 2004‘te Saariaho’nun şarkıları için sözler de yazan Maalouf, yine aynı bestekarın ikinci operası için, 2006‘da Adriana Mater librettosunu kaleme aldı.

Ünlü yazarın son kitabı, 2004’te yayınlanan ve ailesine adadığı “Origines” (Yolların Başlangıcı)’dir. Maalouf bu kitabında, Beyrut‘ta kök salan ve oradan Küba‘ya Amerika‘ya kadar uzanan soyağacının, büyükannesinden kalan tarihi belgeler ve mektuplarla takibini yaparak; sadece kendi geçmişine değil, dönemin tarihsel ve kültürel örgüsüne ışık tutmuştur. Yazın çalışmalarına halen devam eden yazarın bir çok kitabı, yayınlandığı zamanlarda en çok satanlar listesine girmiş ve yüzlerce dile çevrilmiştir.

Ünlü yazarın Çivisi Çıkmış Dünya adlı eseri 2009 yılında yayınlanmıştır.

Eserleri :
Roman :
1986 – Afrikalı Leo
1988 – Semerkant
1991 – Işık Bahçeleri
1992 – Beatrice’den Sonra Birinci Yüzyıl
1993 – Tanios Kayası
1996 – Doğunun Limanları
2000 – Yüzüncü Ad
2012 – Doğu’dan Uzakta

Opera librettoları:
2002 – Uzaktan Aşk
2006 – Adriana Mater

Deneme:
1983 – Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri
1998 – Ölümcül Kimlikler
2009 – Çivisi Çıkmış Dünya
2019 – Uygarlıkların Batışı

Hatırat:
2004 – Yolların Başlangıcı

Kaynak:Biyografim.org

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.